Sayfalar

28 Mart 2016 Pazartesi

"Farkındalığın Işığı"ndan - J. Krishnamurti

Bir Krishnamurti notlarıyla daha karşınızdayım.

Bu sefer farklı bir kitaptan, "Farkındalığın Işığı"ndan...

------------------------------------------

- (...) zamanla insanın tüm yaşamı kasetlerle yönetilir hale gelir. Ve kişi robotlaşır. (Sunuş kısmından - Nil Gün)

- Koşullanmış beyinlerle topluma uyum sağlayabiliriz ama yaşama asla! Özdoğamız yaşamın ta kendisidir. Kabul görmek, onaylanmak uğruna kendimize yabancılaşmayı mı seçiyoruz; yoksa -öz doğamızı ifade ederek- yaşamın yaratıcılığına katkıda bulunmayı ve kendimizi tanımayı mı? (Sunuş kısmından - Nil Gün)

- Niçin zeka, yazmak, düşünmek, icatlar ve keşifler bu kadar önem kazandı? Neden şefkat, ilgi, sevgi, yakınlık düşünceden daha önemsiz?

- Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, bilgi biriktiriyoruz. (...) Orijinal hiçbir şey yok. Yalnızca tekrar ediyoruz.

- Karınız çocuk doğuruyor; siz sabahtan akşama, yıllarca, emekli olana kadar çalışıyorsunuz. Ve buna yaşamak diyorsunuz.

- Hiç; kimseye; özgürce, açıkça, hiçbir söz, hiçbir imaj olmaksızın baktınız mı?

- Sabahtan akaşam kadar meşgul olan bir zihin, bir şeyi nasıl gözlemleyebilir?

- Eğer insan denilen kitabı okumayı bilirseniz, başka kitaplar okumaya gerek duymazsınız.

- Düzensiz bir zihin, mutlak bir düzen içinde olan bu evreni nasıl algılayabilir?

- (...) kendimizi unuttuğumuz anlarda güzelliği görebiliriz. Güzelliğin özü "ben"in yokluğudur. Meditasyonun özüne de "ben"i unutmakla varılır.

- Dinsel zihin tüm bağımlılıklardan, tüm kavramlardan, tüm inançlardan bütünüyle özgür olan zihindir. Yalnızca olanla uğraşır, olması gerekenle değil.

- Zihinlerimiz hiç boş kalmaksızın sürekli meşguldür. Ve boşluk gereklidir. (...) Boşluk, içinde yoğun enerji barındıran sessizliktir.

- Nedensiz olan evrenin düzenini anlamak için nedeni olmayan bir günlük yaşam sürdürmemiz mümkün müdür? İşte bu, en büyük düzendir. Yaratıcı enerji bu düzenden çıkar. Meditasyon, yaratıcı enerjiyi özgür bırakmaktır.

- Kişi soruna nasıl yaklaşır? Soruna nasıl yaklaştığımız sorunun kendisinden daha önemlidir. "Yaklaşmak" sözcüğü, mümkün olduğunca yakına gelmek (...) anlamına gelir.

- Kişi bir amaç olmaksızın soruna yaklaştığında, yanıtın sorunda olduğunu görür.

- Ağaca ağaç olarak değil, isim koyarak baktığınızda, artık ağacı ağaç olarak görmezsiniz. (...) Hiçbir sözcük olmadan bakabilir misiniz?

- Sevgi, kimseden bir şey talep etmemektir.

- Gerçeği kabul etmediğimizde, gerçeğin tam zıddı olan ideale sığınırız. İşte o zaman çatışma kaçınılmaz olur.

- Taklit, topluma uymak, itaat etmek, boyun eğmek de şiddet biçimleridir. Çünkü hepsinde, göründüğünüz gibi olmamak vardır; yani "olması gereken" vardır, "olan" değil.

- Önyargılarla dolu olduğumuz sürece, sonucun ne olacağına baştan karar verdiğimiz sürece, geçmişteki deneyimlerimize takılıp kaldığımız sürece; gözlemlememiz imkansızdır.

- Sadece "olan"ın olduğu bilinç düzeyine ulaştığımızda dualite yoktur.

- "Olan"la baş edemediğiniz için "olması gereken"e sığınıyorsunuz.

- İyi demek; tümüyle dürüst olmak, yani bir gelenek ya da modaya göre değil, onurla ve kendi zekasıyla davranması demek. İyi olmak, aynı zamanda bölünmüş değil, bütün olmak demek.

- Koşullanmışız, o yüzden özgür değiliz. Kavramlarla, fikirlerle, ideallerle, önyargılarla yaşadığımız sürece beyinlerimiz özgür olamaz.

- Gözlem, bir karşı çıkış değildir. Gözlem, analiz de değildir. Gözlem, ideolojik ve bireysel bakış açımın çarpıtması olmaksızın, net olarak olduğu gibi görebilmektir.

- Bilinciniz, binlerce yıllık düşüncenin ürünü.

- Beyinde bellek olarak depolanan deneyim birikimi, bilgidir. Düşünce, bu bilginin reaksiyonudur.

- Düşünce daima bölücü, ayırıcıdır, parça halindedir. (...) Düşüncenin  daima bölücü olması bellekten kaynaklanmasındandır. Tüm hareketlerimiz düşünceden kaynaklanır, bu yüzden tüm hareketlerimiz sınırlı, bölünmüş, eksiktir. Asla bütünsel olamaz.

- Düşünce, güven arayışı içinde; milletler, mezhepler ayrımını yaratır. Savaşları yaratan, bu güven arayışıdır.

- Kişi, yaşamı boyunca (...) bilgive deneyim biriktiriyor, birikim önem kazandıkça kişinin ona bağımlılığı artıyor.

- İnançlarla dolu bir zihin, sağlıksız bir zihindir.

- Beyinlerimiz mekaniktir, çünkü tekrara dayanır, asla özgür değildir. (...) aynı alanın içinde bir köşeden öteki köşeye gittiğinde özgür olduğunu sanır, bu köşe kapmacaya "seçim" der ve bu seçimin özgürlük olduğunu düşünür. Kişinin beyni geleneklerle, eğitimsel koşullanmayla, şekilcilikle, topluma uyum sağlama yoluyla mekanik hale gelmiştir.

- Eğer sevginin bir nedeni varsa, o, sevgi değildir.

- Kıyas bir ölçüm. Ölçümün olduğu yerde adalet olamaz.

- İyilik, kötünün zıddı değildir. Zıddı olan her şeyin kökü zıddındadır.

- Özgürlük (...) yaşamın tümünü kapsar ve bir nedeni yoktur.

"İlişki Üzerine"den - J. Krishnamurti

"İlişki Üzerine", okuduğum ilk Jiddu Krishnamurti kitabıydı* (Eylül 2014'te) ve beni derinden etkilemişti. Sonradan okuduğum kitaplarında da hayata ve kendime dair önemli şeyler buldum. Bir süre sonra biraz kendini tekrar ediyor gibi gelmeye başladı gerçi ama bilemiyorum.

Dün; eski defterleri karıştırırken, bu kitaptan defterime yazmış olduğum notları gördüm ve hala paylaşmamış olduğumu fark ettim. Bugüne kısmetmiş...

Kitabın farklı yerlerinden alıntılar yazacağım için, her cümleyi kendi içinde değerlendirmenizi öneririm. Yani bir üstteki cümleyle çoğunlukla bağlantı kuramayabilirsiniz. Ayrıca her birine yüzde yüz katılıyor değilim ama hepsini dikkate değer buluyorum.

* Bildiğim kadarıyla, Krishnamurti'nin hususi oturup yazmış olduğu bir kitabı yok. Piyasadaki tüm kitapları, konuşmalarından yapılan alıntılardan ibaret.

------------------------------------------

- Gerçeği kavramaktan bizi alıkoyan nedir? Kavrayamıyoruz; çünkü kendimiz, korkularımız, ideallerimiz, inançlarımız, umutlarımız, geleneklerimiz vb. örtü görevi görüyor.

- Açgözlülük sürecini bütünüyle anlamadan; yalnızca kibarlık, cömertlik tohumları ekmek, cehaleti ve zalimliği sürdürmek demektir.

- Herkes güç arayışındadır; bu arayış sırasında da güce, askeriyeye, endüstriye, ekonomiye vb. dayanan bir toplum oluşturulacaktır; bu da şaşırtıcı değildir.

- Kendinin bilgisi, bilgeliğin başlangıcıdır. (...) yakından başlayıp her sözünüzü, her mimiğinizi, her yürüyüşünüzü, yemek yiyişinizi, davranış biçiminizi araştırmalısınız; yargılamadan, her şeyin farkında olmalısınız.

- Kurtuluş bir son değildir. Kurtuluş; zihin özgürleştirildiğinde değil, özgür olduğunda, neyin ne olduğunu an'dan an'a anlamaktır.

- (...) her sorun yepyeni bir sorundur ve eskisine yaklaşıldığı gibi yaklaşılamaz.

- Koşullanmış bir zihin hakikati keşfedemez.

- Düşüncemiz geçmişe, başka bir deyişle koşullanmamıza dayanıyorsa, ne düşünürsek düşünelim, bu yalnızca bir tepkidir (reaction) ve daha çok çatışmaya neden olur.

- Kendinin bilgisi kesinlikle yalnızca belli bir düşünme türünü öğrenme değildir. Kendinin bilgisi; fikirlere, inanca ya da sonuca dayanmaz. Yaşayan bir şey olmalıdır, yoksa kendinin bilgisi olmaktan çıkıp yalnızca bilgi olur.

- (İlişkinin) nasıl olması gerektiğine ilişkin bir fikir ya da ön yargı yüklememiz, "olan"ın ortaya çıkışını, açılışını kesinlikle önler. Bizim yaşadığımız zorluk budur; ilişkinin nasıl olması gerektiğine ilişkin kararımız çoktan verilmiştir.

- Kendinin bilgisi bilgeliğin başlangıcıdır, çünkü dünya sizsiniz, dünyadan ayrı değilsiniz. Kendinizi anlamadan bir çözüm aramak kesinlikle yararsızdır, bu yalnızca bir kaçıştır.

- Fikir, geçmişin şimdiye yanıtıdır.

- Barış sözcüğü barış değildir. Barış, ancak siz ve başkası arasındaki karmaşa bittiğinde olabilir.

- Sorunun yanıtını aramak, yalnızca sorunu daha da yoğunlaştırır. Yanıt ondan uzakta değil, sorunun içindedir.

- Bir uzmana, ideolojiye ya da yeni bir lidere umut bağlanmamalıdır. Umut sizsiniz.

- Biri bildiğini söylediği anda bilmiyordur. Hakikat bilinmez. Bilinen, geçmişe aittir; zaten ölmüştür.

- Düşünce arzuya karışmadığı sürece, arzu bir süre sonra biter. Güzel bir ev görüp çok hoş olduğunu söyleyebilirim. (...) Ama düşünce "O eve sahip olup içinde yaşamak ne güzel olurdu." dediği anda bütün sorun başlar. (...) arzu hiçbir zaman yanlış değildir ama düşünce arzuya karıştığında sorun yaratır.

- "Olması gereken"le "olan" arasındaki ayrım, yaşamla ilgilenmenin en aldatıcı yoludur.

- Kıskançlık tohumları; ölçmeyle, karşılaştırmayla daha çocukken ekilir.

- "Olan"la çatışma olmadığında, "olan"a karşı konulmadığında, eksiksiz bir dönüşümün gerçekleşeceği (...)

- İkimiz birlikte bir ideale, bir noktaya doğru ilerliyorsak, bu bir ilişki midir? Herkes soyutlanmışken ilişki olabilir mi?
  İkimizin de katıldığı bir fikir, bir formül, bir kalıp, bir amaç, bir ilke, bir ütopya; ama ilişki var mıdır?

- Gerçek, bilmediğimdir. Hepsi bu. Bu size öğrenme becerisi verir ve öğrenmede istikrar vardır. İstikrar, "öğrendim"de değil, "öğreniyorum"da yatar. (...) Bu, zihni bütünüyle yükten kurtarır. Özgürlük de budur; bilmeme özgürlüğü.

- Bilgelik yalnızca bilgi anlaşıldığında ve bilinenden özgür kalındığında ortaya çıkar.

- (...) siz neyseniz bir başkası da odur; siz dünyasınız, dünya sizsiniz; ikisi birbirinden ayrı değildir. Sizin yarattığınız toplum sizsiniz. Bu toplum; çirkinlik, zalimlik, savurganlık, kirlilik, olup biten her şey sizin günlük etkinliklerinizin sonucudur. Dolayısıyla siz toplumsunuz, siz dünyasınız, dünya sizsiniz.

- Öğrenme sürekli bir harekettir. Hiçbir zaman biriktirme olmaması için öğrenmede sürekli bir hareket vardır. Çünkü biriktirilen "ben"dir, sizi ayıran "ben"dir, dolayısıyla çatışma vardır. "Ben" olan yerde çatışma zorunludur, çünkü bölünmenin tam göbeğinde yatan budur.

- İlişkimiz tekdüzeliğe ve bilgiye dayandığında mekanikleşir. Bilinenden özgürleştiğinde ilişki bütünüyle değişir.

- (...) bizler olgularla ilgileniyoruz, hiçbir yere götürmeyecek idealleştirici soyutlamalarla değil.

- Sevgi, ancak insanın kendinde, yaptığı işle tam bir uyum içinde olduğu zaman ortaya çıkar; böylece iç ile dış arasında çatışma yaşanmaz.

- Sorunları çözebilecek olan, yalnızca sorunlardan özgür bir beyindir.

- Düşünce her zaman böler, her zaman imge yaratır; siz ve başkası.

- "Olan" olgudur, "olması gereken" olgu değildir. Öyleyse olgu olmayanı, ideali, "olması gereken"i bir yana bırakıp yalnızca "olan"la ilgilenebilir miyiz?

6 Mart 2016 Pazar

"'Yeni'ye Doğru" doğmak üzere!

Sevgili herkes,

Kitap (artık bir ismi de var: "Yeni"ye Doğru) nihayet matbaaya girdi ve görünen o ki birkaç gün ya da bir hafta içinde elimizde olacak. Çok heyecanlıyım; heyecanımı ve sürece dair gelişmeleri paylaşmak istedim.

- Kitabın dizgisini İdil Ateşli, kapak tasarımını Gülşen Dede, düzeltisini ise Batıgün Sarıkaya gönüllü olarak üstlendiler. Bu süreçte H2O yayınevinden Özcan Özen ise, tüm adımlara dair tecrübesini ve birikimini paylaştı; kitabın gayrı resmi danışmanlığını yaptı. Hepsine, tekrar tekrar şükran...

- Kitap için gelen para armağanlarının toplamı 3.910 TL'ye ulaştı. Geçen yıl almış olduğum fiyata bakarak 1.000 adet için 4.000 TL'ye ihtiyacım olduğunu yazmıştım fakat galiba -şu anda elimde net bir fiyat olmamakla birlikte- en fazla 2.500 TL'ye mal olacak bu iş. Bu durumda epey bir fazla oluşmuş oldu aslında. Tabii bu, hiç de fena olmadı. -Kısmen kitap süreci nedeniyle- İstanbul'a gidişim neticesinde oradaki yapmış olduğum ve önümüzdeki günlerde yeniden gideceğim için yapacak olduğum masrafları ve süreçte oluşabilecek diğer potansiyel masrafları kara kara düşünmemi engelleyerek hareket serbestimi artırdı bu durum.

- Geçtiğimiz günlerde kitap için bir facebook sayfası oluşturdum. Sürece dair tüm gelişmeleri, kitap dağıtım noktalarını ve diğer her şeyi oradan duyurmayı düşünüyorum. Takip ediniz. ((;

- Bu arada, kitap basıldığında küçük çaplı kutlamalar yapmak istiyorum. Önce İstanbul'da, sonra ise bulunacağım diğer yerlerde. Şimdiden çıtlatmış olayım. ((:

- Kitap dağıtım süreci de şekillenmeye başladı. Bunun için destek olmak istediğini paylaşan epey kişi var. Onlarla da yazışmaya ve organize olmaya başladık. Yeni destek tekliflerini de memnuniyetle karşılarım.

Şu an için paylaşmak istediklerim bunlar. Geri sayım başlasın!!

-----------------

Eylül ayında yapmış olduğum kitap destek çağrısı için: http://icimdensohbetler.blogspot.com.tr/2015/09/kitap-bastryorum-huuu.html

Ekim ayında paylaşmış olduğum gelişmeler için: http://icimdensohbetler.blogspot.com.tr/2015/10/kitap-resmen-doguyor.html