Sayfalar

8 Aralık 2016 Perşembe

"İmdat, her yer kadın!" ya da "Erkeklere güzelleme"

Hayatımın "normal"den uzaklaşmaya başladığı yedi yıldır her yerde onları görüyorum. 2009-2012 arasında, yani önce gönüllü, sonraları profesyonel olarak yer aldığım sivil toplumda onlardan geçilmiyordu. Mesela ilk çalıştığım küçük vakıfta, ofiste -gününe göre- üç-beş kişi olurdu: Vakıf başkanı, projeler koordinatörü, -sonradan istihdam edilen- vakıf müdürü, sekreter ve ben. Tahmin edin, tek erkek bendim. Galiba ayda bir yönetim kurulu toplantısı olurdu, yanılmıyorsam dokuz kişiden mütevellit. Tahmin edin, evet, hepsi kadındı. Bir tane nazarlık erkek yoktu aralarında. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü olması hasebiyle, gönüllülerin de büyük kısmı kadın öğrencilerdi bu arada.

İş değiştirdim ve daha büyük bir vakfa geçiş yaptım. Genel merkezde eğitim ve gönüllü departmanında çalışıyordum. Durum nasıldı dersiniz? Departmanın %70-75'i kadın, koordinatörlerin her ikisi ve departman yöneticisi, tahmin edin, kadın! (İlk birkaç ay departman yöneticisi erkekti ama gitti işte) Ha, pozisyonum gereği, sadece erkeklerin görev aldığı bir ekipten sorumluydum ve doğrudan 20 erkekle çalışıyordum; o başka. Ayrıca iki genel müdür gördüm, kadın; diğer departmanların yöneticilerinin neredeyse tamamı kadın, departman çalışanlarının oranını tam kestiremiyorum ama ağırlıklı olarak kadın... Gönüllülerin ise çoğu, yine, kadın.

***
2012'de, bildiğin ya da bilmediğin üzere, iş hayatı defterini kapadım (şu an için, açmaya dair herhangi bir sebep görünmüyor ufukta ama hayat, belli olmaz) ve başka bir hayata doğru yelken açtım. Bu blogun veya "Yeni"ye Doğru'nun okurları gayet iyi biliyorlar, uzatmaya gerek yok ama birkaç anahtar kelimede toplarsak eğer; topluluğa, doğaya, kırsala, armağan ekonomisine, paylaşmaya ve kendimi keşfetmeye doğru yelken açtım diyelim.

Benim için yeni olan bu yolda çok ama çok güzel insanlarla tanıştım. Nicelik olarak da çok, nitelik olarak da... O kadar ki son birkaç yılımın en önemli gündemlerinden biri, bu kadar insana istediğim özeni nasıl gösterebilirim, nasıl yeterince vakit ayırırım konusu. Ve yıllardır gündemimden çıkmadığına göre tahmin edeceğiniz üzere şu an için çözüm bulamadığım bir durum.

Uzatmayalım, bu "çok ama çok güzel insanların" büyük çoğunluğu yine kadınlar. Düzenleyici ya da katılımcı olarak yer aldığım etkinliklerde, atölyelerde kadınlar (erkeklerin oranı %30 olduğunda yatıp kalkıp şükrediyorum); kırsalda yaşamak isteyen ve buna dair adım atmış cesur yüreklerin çoğu kadın; yoga derslerinde, atölyelerinde kadınlar; yazdıklarıma dair geri dönüş yapanların belki %90'ı kadın (ki ana konu, çoğunlukla, değiştirmek istedikleri ve/veya değiştirmeye başladıkları hayatları); kendisiyle uğraşan, didikleyenler çoğunlukla kadın; Çandır'da yaşamı paylaştığım* üç kişinin üçü de kadın, köye ziyaretimize gelen dostların ezici çoğunluğu kadın...

Yazarken yoruldum! ((:

* Bu durumda değişiklik var en azından. Erkek sayısı artmadıysa da kadın sayısı azaldı hiç olmazsa ((:

***

Tüm bu alanların kadınlarla dolup taşmasının birçok nedeni vardır muhakkak, ben gözlemlediğim iki tanesinin altını çizeceğim: Birincisi, kadınların -galiba- bir tık fazla gelişmiş sezgileri ile yanlış giden şeylerden doğru olana doğru adım atmalarının bir nebze daha kolay olması ve cesaretleri. Çevremdeki kadınların erkelerden çok daha cesur olduğunu, çok daha cüretkâr kararları alabildiğini görüyorum. Sezgiler ve cesaret, kadınların adım atma konusunda artısı diyebilirim yani... İkincisi ise, üstümüze yığılan toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle erkeklerin para kazanmaya, ortalama olmaya, düzenin suyuna gitmeye kadınlara göre daha fazla itilmesi. Her ne kadar kadın-erkek denkliği her geçen gün biraz daha hayata geçiyor ve bunlar kadınlar için de geçerli olsa da bu konuda erkeklere toplumun -ve daha kötüsü, kendi kendisinin- yaptığı baskının çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Bu madde de, adım atma konusunda erkeklere eksi puan olarak dönüyor işte. Ve uçurum açılıyor!

***

Yalnız ben erkeklerin varlığına resmen hasret kalmışım. Uzunca bir süredir bunun farkındaydım ama son zamanlarda daha da ayyuka çıktı. Buluşmalarda, çemberlerde -genellikle sayıca çok az olan- erkekler konuşurken daha bir candan dinliyorum sanki; Çandır'a gelen arkadaşlarımızın zeki, çevik ve aynı zamanda erkek olanlarıyla daha fazla sohbet edesim, daha fazla şey paylaşasım geliyor; feysbuk üzerinden paylaşımlarını, yazılarını merakla takip ettiğim kişilerin büyük çoğunluğu erkek. Bu satırları yazarken, bahsettiğim arkadaşlarımın bazıları gözümün önünden geçiyor ve varlıkları, yapabilme, oldurabilme güçleri ve kapasiteleri resmen heyecanlandırıyor beni.

***

Tüm bunlara rağmen, "normal"in temsilcisinin erkekler, "yeni"nin temsilcisinin kadınlar olduğunu söylemekte zorlanıyorum. Her ne kadar bizim cenahta nicelik olarak çok fazla kadın olsa da az sayıda ama o kadar güzel erkekler var ki düşündüğümde burnum sızlıyor. -Hakkında pek okumadığım ama ne ifade ettiğini bir şekilde bildiğimi sandığım- eril ve dişil enerjisi son derece dengeli; hem topraklanmış, sakin hem de ateşi, yapma gücü ve heyecanını barındıran; hem duygularıyla bağ kurmayı başaran hem de güçlü bir zihne sahip; okuyan, araştıran, yol açan, liderlik eden, komik erkekler...

Umarım zamanla sayı olarak da dengeye yaklaşırız. Buna olan bireysel ihtiyaçlarımız bir yana, toplumsal ve ekolojik dengenin yeniden sağlanabilmesi için de çok önemli buluyorum bunu.
Amin.

-----------------------------------------

Blog yazarının üç notu: 

1 - Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın? 

2 - Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi "Yeni"ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana. 

3 - Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazıyla ilgili yorum yapmak için...