Sayfalar

7 Aralık 2016 Çarşamba

ormanın fısıldadıkları

Dün ormanda birkaç saatlik yürüyüş yaptım. Amacım, komşuların bahsettiği sandal ağaçlarını* bulmak ve muhteşem meyvelerinden yemekti. Bildiğim birkaç tanesine ulaşmak yerine tarif edilen yerdeki ağaçları bulmaya kalkınca sonuç alamadım. Halbuki eskiden beri hep söylerlerdi bildiğin sorudan başla evladım diye.

* Kocayemişle, diğer adıyla dağ çileği ile akraba; meyveleri de çok benziyor ama aynı değil; ayrıca tütsü vs. yapımında kullanılan, tropik iklimlerde yetişen başka bir sandal ağacı daha var, karışmasın.

sandal ağacı (fotoğraf: web)

Velhasıl meyveyi yiyemedim ama elim boş kalmadı, biraz kekik ve adaçayı toplayıp döndüm eve; bir de zihnimde bir takım cümleler getirdim. Ormandaki yürüyüş sırasında içimde yeşeren, her biri ormandaki yürüyüşü anlatan, oradan doğan; bunla birlikte -sanki- hayatın tümüne yayabileceğimiz birtakım cümleler...

***
Hep yürürsen, hep önüne bakarsın, etrafı göremezsin; sık sık durmak lazım ki neler olduğunu fark edebilesin, anlayabilesin. Yoksa hep bir koşuşturma...

Yolun düzse daha hızlı gidersin; eğer durup bakmayı da unutursan, etrafında olan biteni kaçırabilirsin. Yolun dolambaçlı ise, ister istemez sağa sola bakma fırsatı bulursun. Bütün o dolambaç, fırsat aslında.

Neye bakarsam onu görüyorum. Odun aradığım zamanlar sadece odun görüyordum, bugün sandal ağacı arıyorum ve gözüm başka şey görmüyor. Başka zaman eşek boku oluyor, başka zaman başka bi'şey. Ama illaki, neye bakarsam onu görüyorum. 

Bir şey yoksa da yoktur. Ne kadar baksan, ne kadar dikkat kesilsen de... Yok işte, sandal ağacı yok!
ormanda yolumu kaybettiğimi sandığım an belki de yola çıkış sebebimi buldum (fotoğraf:emre)

Bir yerden ne kadar çok geçtiysen orayı o kadar iyi bilirsin, en ufak bir değişikliği fark edersin. Öte yandan, bir şekilde görmediğini bin kere de geçsen yine fark etmeyebilirsin. Bazen ilk kez geçenler, bazı şeyleri, binlerce kez geçmiş olanın göremediğini görürler. "Aaa, burada adaçayı mı varmış!?"

Gözün hep sağda solda olur da yola hiç bakmazsan o da olmaz. Orman yolu taşlı, kaygan, dikkat etmezsen tehlikeli. Hep denge lazım işte; biraz yol, biraz sağ-sol; biraz yol, biraz sağ-sol...

Doğa yürüyüşünde özellikle inişlerde ve çıkışlarda desteğe ihtiyacım var. Yardımcı olabilecek bir değnek bulduğumda işim çok kolaylaşıyor. 

Bulduğum değneğin beni taşıyabileceğine emin olmak da önemli. Doğru olana yaslanmalıyım; aksi takdirde, tam da değneğe gücümü verdiğimde kırılıverir.

Değneğe ihtiyacım varken kullandım. Sonra düz yola çıkıp da ağırlık olmaya başlayınca attım. İşi biteni atmakta, yük etmemekte fayda var. 

-----------------------------------------

Blog yazarının üç notu: 

1 - Eğer yukarıdaki veya başka bir yazım -veya belki de bir eylemim- bir yerlerine dokunduysa; seni mutlu ettiyse, düşündürdüyse, sana ilham verdiyse ve içinde benim için bir şeyler yapmak üzere harekete geçme isteği duymana yol açtıysa ve bunun sonucunda bana para veya başka bir armağan iletmek istersen: emreertegun@gmail.com adresinden bana ulaşır mısın? 

2 - Belki bilmiyorsundur, benim bir kitabım var, ismi "Yeni"ye Doğru. Okumak istersen, facebook sayfasına giderek en üstte sabitlenmiş olan iletide, onu nerelerde bulabileceğini öğrenebilirsin. Olmadı, yaz bana.

3 - Bu blogdaki ve hayattaki tüm üretimim bütünden beslenip bütüne akmaktadır. Her türlü üretimimi, izin almadan, kısmen ya da tamamen paylaşabilir, çoğaltabilirsin. Kaynak gösterirsen memnun olurum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazıyla ilgili yorum yapmak için...